29 Nisan 2010 Perşembe

Baş Harfi Ben

Sevgili kızım, henüz doğmadın. Doğsaydın belki şu anda demet akalından evli mutlu çocuklu şarksını dilime pelesenk etmiş olucaktım. Şu ara herkes facede paylaşıo, tikiler fln. tiki iyidir kızım. hippi olcağına tiki olmanı daha çok isterim.  Face ne mi? Facebook kızım. Paylaşmalı bişey. Arkadaşlar fln. Boşver. Ayrıca pelesenk nasıl bir kelimedir ki söylendiğin zaman anlamını bilmiyosan eğer hiç bi çağrışım yapmaz? Annemin bilmukabelesi kadar saçmadır bu pelesenk. Neyse, evet kızım. Eğer ki annemin inşallah senin çocugun da bana yaptıklarını sana yapmaz temalı isyanını göz önüne alarak dünyaya gelirsen çok iyi olur. Yapma öyle şeyler. Üzülürüm. Üzülürsem babanı üzerim. Baban üzülürse mutsuz bir çekirdek aile olarak 21. yy ın sosyal yıkım duvarına bir çivi de biz çakarız. Ama ben seni özlüyorum. Çünkü sen dünyanın en güzel kız çoçuğu olucaksın. Bana anne diyceksin. İşte bu sırf bu yüzden güzel olucaksın. Aşık olduğunda utanıp söyleyemeyeceksin. Bisikletten düştüğünde dizindeki yara kabuk tutanana kadar heberim bile olmıyacak.Çok üzüceksin beni. Ağlatıcaksın. Uzun saçların olucak. Bazen her biri farklı renkte 8 tane tokayı birden takıcaksın başına. Yemin ederim salak bu çocuk diycem içimden.Çocukluk işte diyicem. orta yaşa gelmiş her insan gibi içimdeki sinsiliği bastramayarak yüzüne gülümseyip oy benim güzel kızım diycem sana. Ama hepimiz biliyo olucaz ki sen güzel değilsin o sıralar. Bihter gibi birbirinden 18 cm ayrık ön dişlerin, barbili sindili oy pembeli pembeli saçma sapan elbiselerin ve benden gizli sürdüğün kırmızı rujla o kadar çirkin olucaksın ki. Anlatamam. Kimseye. Bihter kim dersen.. sorma çocuğum. Bırak tarihte kalsın. Öğrenme. Bak nihal var. Daha iyi ondan. ama o da össyi kazanamadı. sınavda bayıldı fln. sonra behlülle nişanlandı. sen sakın gördüğün tüm behlülvari tiplemelere aşık olma. össyi kazan çocuğum dersine çalış. ders çalışıyorum diye oturup defterine kenar süsleri, bilimum kalp şekillemeleri çizme. çizersen de sakın ola ki ortasından bir ok uzatıp baş harfi ben yazma.
Üzülürsün kızım.
Çok hem de.

22 Nisan 2010 Perşembe

..ondan sonra dedi ki;
''Ben çok derinim, boğulmanı istemem.''
Elinde biraz önce kahve makinasından aldığı kahveyi tutuyordu. Hayatını o an o bardağa odaklamıştı. Kahvenin kendini atmosfere sakin sakin salıverişini izliyordu. Belki o an ben de buharlaşsam, havaya karışsam, sen beni içine çeksen ve ben hep orda kalsam diye düşünüyordu. Yorgundu biraz. Kafeindi ihtiyacı olan. Beyni karışık. Sorular. Bazıları cevapsız. Bir yudum aldı kahvesinden. Sonra yine izlemeye başladı buharı. Düşündü. Bir soru daha sordu kendine. Yine sustu.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Sıkmayalım mı birbirimizi?


..Yeni bir odaya ilk kez girdiğinizde ,
merak içindesindir...
bir lamba,bir TV seti,
artık ne varsa ilgini çeker.
Ama bir süre sonra bu yenilik duygusu kaybolur ...
hem de tamamen !
Ve işte o zaman ortaya
sıkıntı ve endişe çıkar...
Ürkütücü bir dehşet duygusu!

17 Nisan 2010 Cumartesi

iLuv iPod

... kendinden öylesine emindi ki. Kurduğu cümleler yerli yerinde, başı dik. Ben diye başlayan cümlelerinde daha bi' hızlı savuruyordu saçlarını. Öyle ya,Tanrı dağları ona yarattırmıştı. Bulutların üzerindeki keyifimi bozmaya yetecek kadar gevezeydi. Keşke bi kaç dakika sussaydı. O susmak bilmeyen yan koltuk insanı rolünü büyük bir hevesle sürdürürken müzik çalarım aklıma geldi. Bir yandan bayan özgüveni dinlerken bir yandan da açılmamak için bir çeşit yemin eden kulaklığımı çözmeye çalışıyordum. Hafif meşrep bastıran jetlag, susmayan özgüven, çözülmeyen kulaklık, basınca kurban verdiğim sağ kulağım... Homur homur yansımasıyla eşdeğer bir ses çıkararak ..şeyy aaa ben biraz müzik dinleyebilir miyim acaba diye sorduktan sonra '' tabiii kiii'' diye içine bolca i harfi yerleştirilmiş bir tepki aldım. Mutluydum. Müzik çalarımın pilinin bitik olduğunu idrak ettiğim an yine mutsuz oldum, tekrar homurdandım.
Çıkarmadım kulaklıkları. 
Kendimi dinledim, daha bi mutlu oldum...

30 Kasım 2009 Pazartesi

Gitti"m" Gideli Bebek

... Böyle kocaman kocaman boşluklar oldu içimde, dolduramadım hiç.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Lech


Evet bu bira güzel, gerçekten çok güzel. Efes hoşçakal bebeyim.. Teşekkürler Polonya insanları..

5 Eylül 2009 Cumartesi

Hiç

Çok heycanlıydı. Sanki yeni bişeyler keşfetmiş, sınırsız yaşamanın formülünü bulmuş gibiydi. Okulunun not sistemi, sınavlardan kaç puan aldığı, sınıfındaki klimadan dolayı boynunun tutulması gibi türlü gereksiz bilgiyle donatılıyordum. Huzursuzluğumu, sıkılganlığımı, bi git artık lütfenliğimi belirtmek için düzenli aralıklarla duvar saatine ardından kol saatime bakıyordum. Bu sevimsiz çalışkan ergen hiç lise okumamışım muamelesini inatla sürdürürken aaa, gerçekten mi, hadi canım kelimeleriyle sevişir olmuştum. Bu umursamaz tavrım onda sevilmediğini bilen ama ısrar eden insan etkisi yaratmıştı sanki . Dişleriyle bütünleşmiş, konuştukça kendini gösteren, kendini gösterdikçe bu sevimsiz çalışkan ergeni daha da bi sevimsizleştiren diş telleri bana gülümsüyordu. Bir süre bu tellere odaklandım. Biraz sonra bu şirinlik abidesi ergenimizin telefonu çaldı. Arayan babasıydı. Açtı telefonu, büyük bir heyecanla. "Babişkoo 10 dakka soora geloorum, sii yaa.." dedi. Evet yanlış duymamıştım; 600 saniye sonra özgürdüm.
İçimden saymaya başladım 1, 2, 3, 4, 5, ..
619, 620, 621 .. Birşeyler ters gidiyordu. Artık vaktiydi. Gitmeliydi. Sonunda farkına vardı gitmesi gerrektiğinin. Neyse ben kalkayım dedi. Aa dursaydın canım, ne güzel oturuyoduk dedim. Hiç de içimden gelmeyerek. O an canım kelimesinden nefret ettim. Ne de kolay harcamıştım o anlamlı kelimeyi. En sonunda gitmişti. Olayın şokunu atmak için bi panzehire ihitiyacım vardı. Güzel bi arkadaştı bu. Msn'e girdim. Naber napıyosun dedi biri. Hiç dedim.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hiç, Öylesine..

Kocaman bi hayatı 29 tanecik harfe sığdırıyoruz.

Ne kadar da zavallıyız..

Dikkat! Postmodern Şiir

kocaman bi gökyüzünün altında anlamsız bi kürenin üzerinde yerli yerince yerleştirilmiş insanlar
bazıları çok susamış
bazıları yerleştirildiği yerden çekip gitmişler, çok uzaklara
bazıları susmuş
bazıları aşık, deli gibi
bazıları çok pişman bazılarıysa çok üzgün
bazıları çoktaan ölmüş
ya sen?
neden hiç susamadın bana
neden bırakıp gittin beni?
neden giderken tek bi kelime bile etmedin
ne de çok aşıktın halbuki
neden pişmanlık duymam yaptığım hiç bişeyden dediğin halde 'bizden' pişmandın
ardından ağladın
ama ben öldüm sevgilim
hoşçakal diyemeden

Gittin Gideli Bebek

Can sıkıntısından saçma sapan başlıklar açıp saçma sapan entryler girdim; İtü Sözlük'ten kovuldum, çaylak oldum.

Kendimi kitaplara verdim; haftada böyle böyle(her iki elin birbirine paralel olacak şekilde üst üste getirildiği hareket) 3tane kitap bitirdim, entel oldum.

Yerli yersiz konunu açtım, abarttım.

Yurdumuzu daha çok özledim, daha doğrusu odamızı özledim.

5tane en küçüğünden içki aldım, her birine farklı hikayeler yazdım; sen büyüdün:D

En birinci ben oliyim diye Issız Adam'ı 5kere izledim, yine anlamadım:p

Yunan mitolojisiyle ilgili bi ödevine rastladım bilgisayarımda, oturdum hüzünlendim.

Ben sensiz İstanbul'a düşmanım şarkısını fona yerleştirdim, sustum.

Gittin gideli bebek, bidaha gitmeni hiç ama hiç istemedim.

26 Temmuz 2009 Pazar

;)

Dinleyin, dinletin;
Speak in Tongues - Placebo

24 Temmuz 2009 Cuma

Ekşi'ye trip atmak

''Şu anda çaylak onay listesinde 23033. sıradasınız.''

21 Temmuz 2009 Salı

Bugün neler öğrendim?


Güneş batarken denize girmek güzelmiş Hatta çok güzelmiş.

%51 nem sinir yapıyomuş hatta çıldırtıyomuş.

Elektrikler kesildiği için klimayı açamamak insana daral getiriyomuş.

Sırf can sıkıntısı yüzünden yenilen 1 paket kremalı bisküvi sana 520 kalori kazandırıyomuş.

Benjamin Button'ı tekrar ve tekrar izlemek melatonin serotonin ve hatta endorfin hormonu salgılatıyomuş.

Hormon isimleri çok artistçe duruyomuş, hatta bu isimleri duyunca insanın 'vay be bende de mi var lan bunlardan' diyesi geliyomuş.

Lan çok kaba bi kelimeymiş. Benim gibi bi bayanın ağzına hiç yakışmıyomuş.

Aslında bugün hiç bişey öğrenmemişim.

Öpermişim hepinizi.

Hoşçakalınmış.


19 Temmuz 2009 Pazar

Küçük bi' anektod

Chocolate disc yedim biraz önce. İçindeki karamelin dayanılmazlığı kadar özlemiştim seni. Ve uykusuz okudum öğleden sonra. Sayfalar çok fazla sen kokuyodu, çok fazla mavi katılmıştı renklere. Sen kokuyodu bugün her şey.

17 Temmuz 2009 Cuma

Dikkat bu bir itiraftır

Evet mavi saçlı kız, ben varya bu sınav zımbırtısını kazanmanı istemiyorum. Lütfen kazanma şu sınavları. Yoksa gidersin. Gidersen üzülürüm. Gerçekten.
Git-me !

16 Temmuz 2009 Perşembe

Hoşgeldin yine :)





































Nasıl da özlemişim lan blog. Açtı ya kamerayı, monitörün ışığı yüzüne vurmuş böle, sadece gözler gözüküo, mavi saçları parlıyo fln, bakıo bana böcük gibi. Anamm yirimm ben onu dedim. Hatta kendi içimde yedim biraz da, aldım bi dilim. Sonra doyamadım blogunu açtım bi yandan msnden konusup bi yandan blogunu okudum bi yandan da facebooktan dürttüm öbür yandan telefon açtım sesini duydum. Manyak oldum ben blog. Özledim ben onu blog. Çok seviyomuşumki ben onu blog. Abartısız 2saattir falan blogunu okuyorum blog. Al sen de oku blog; http://ishnn.blogspot.com/ (Dikkat bu blog sanal blog içermektedir.) -Sanal diyince aklıma geldi, bi aralar sanal bebek diye bi zımbırıntı vardı hatırlarsınız. Benim bebek ne hikmetse durmadan cır cır olurdu ve ölürdü. Hep yeni bebeğin doğmasını beklerken hatırlarım kendimi. Zavallı ben. Neyse. -
Keşke şu an onun mantar panosu olsa yanımda. Bi de 10bin100 post-it'im olsa. Onlara kocaman kocaman kalpler çizsem, şiirler yazsam, ağlayıp gözyaşımı akıtsam, parfüm sıkıp bütün mürekkebi akıtsam sam sam .. Şu anda onun yanında olabilmek için nelerimi vermezdim?
1) Telefonu vermem mesela.
2)Lap-top aslaaaa
3)Kırmızı converse'lerim hayatta olmaz.
4)Şaka lan bunlar:D

Uzatmanın manası yok ay tink..i miss you beybiii :)

Labne


Tiramisu kremasının içine katıldığı halde hiç bir zaman farkedilemeyen, tadı alınamayan, hatta o olmasa da olan labne peyniri varya.. Bence o bu duruma çok üzülüyo. Hatta bazen ağlıyo. Geçende gördüm ben. Islanmıştı paketin içi. Artık Tiramisu tatlı kişisini sadece labne peyniriyle yapıcam. Alıcam gönlünü. Canım.. Yerim ben onu.

Ha bi de mascarpone var ya. O tiky biraz. Yerli malı yurdun malı, her zaman.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Sen ki bi insansın


Hemen yorum yapmayın bi insanı görünce. Hani salak bi örnek vardır ya; bu sadece buzdağının görünen kısmı diye.. Hah! Aynen de öyle işte. O insandır ki patates kızartmasını salçalı sever, turuncu renkten nefret eder, enginar yemeğini portakallı yapar, f, l, n.. Ayrıca tüm insanlar değişkendir ve tüm genellemeler yanlıştır ama benim şu an yaptığım genelleme doğru. Yemin ederimki. Yani X canayakındır, Y bitanedir falan demeyin. Sonra çok üzülürsünüz hem de Ç O K ! Hem düşünsene Y'nin bitane olduğunu x+y=x+1 , x burda gerkesiz bi insan olur hatta olmasa da olur, kendikendini götürür. Ortada sadece y kalır ve y şımarır. Ozaman sonuç 3'tür.
Ayrıca yanlış hatta yalnış görmediniz, polat oje sürüyo. Hahaha hatta adasddsdsddsdsa.

9 Temmuz 2009 Perşembe

-

Hayat kocaman bi ''kısa''ymış.
Herzaman herkes yanında ol(a)mazmış.
Tek yumurtayla kek yapılmazmış.
İmkansız denilen şeyler imla hatasıymış.
Dalgalar çok köpüklüymüş.
Gözlerin, su gibi berrakmış.
Halsizliğimin sebebi halden anlamamanmış.
Sen, çok uzaktaymışsın.
Biz çok yıpranmışız.
Uykusuzluk uyumsuzluktan betermiş.
Mide bulantım söylemek isteyip de yutmak zorunda kaldığım şeylerdenmiş.
O akşam mavi sana çok yakışmış.
Sen bana gülümsemişsin.
Ben, ölmüşüm !

2 Temmuz 2009 Perşembe

Fın-dık

Fındıklı puding bence hiç de iştah açıcı değil. Fındık işte.. Sert bişey sonuçta. Yani ne biliyim fındığın özünün çıkartılıp pudinge konulması zor gibi sanki. Haa desenki çilekli puding.. O tamam. Çilek yumuşaktır,indirir yelkenleri hemen, kandırılabilitesi yüksektir, tadını hemen verir, öyle uğraşman gerekmez.. Ama ne biliyim fındık yalancıdır. İnsan kişisinin dişleri arasında çiğnenmedikçe tadı alınmazmış gibi.. fındıklı şeyler yalancıymış gibi.. Fındıklı şeyler, sizi sevmiyorum. Hoşçakalın. kalın. lın. lı. n.

Hönks?!

''Deniz havasını solumak bile faydalı.. ''
Bu nasıl bir haberdir yareppim???Havayı ''solumak'' dışında başka bi alternatifi olan varsa gelsin. Alnından öpücem. Valla:D

Anne?

Hamburgerini yemediği için annesi tarafından ''eğer bu hamburgeri yemezsen seni köpeklere atarım onlar seni yer'' diyerekten tehdit edilen bi çocuk gördüm bugün. Çok acıdım, çocuğa diil anneye 'çok acıdım'. Hayır hiç mi düşünmüyo çocuğun köpekler tarafından yenilme ihtimali altında neler hissedebileceğini. Bu çocuk büyüyüp de bi sorunu olduğu zaman ne kadar çocukluğuna insen hatta boy versen yine de fayda etmez. Yazık lan.

+Merhaba ben sudenaz'ın çocukluğuyla görüşçektim?
-Kalmadı..
+Nasıl yani?
-Köpekler yedi.
+...

30 Haziran 2009 Salı

Tanrı Bizi İzliyor !

Belki bilirsiniz, 11 Eylulden kurtulanlardan birisi bir sirket baskaniydi,
Çünkü o gun oglu cocuk yuvasina baslamisti ve once oraya gitmisti.

Başka birisi kurtuldu cunku
Sosis getirme sirasi ondaydi.

Bir kadın gec kalmisti cunku
Çalarsaati zamaninda calmadi.

Birisi NJ Turnikesinde takilmisti cunku bir araba kazasi olmustu.

Bir tanesi uzerine yemek dokmustu ve
Lavaboya giysisini silmeye gitmisti.

Birisinin o sabah arabasi çalismadi.

Bir tanesi telefona cevap vermek uzere yerinden ayrılmisti.

Birisinin, okuluna gitmek için yeterince hizli hazirlanmamis mizmiz bir cocugu vardi.

Bir tanesi is yerine cikan asansoru son anda kacirmisti.

Birisinin, yeni aldigi ayakkabilar ayagini vurmustu ve ise giderken yolda eczaneden yarabandi almak icin oyalandi ve bu sayede bugün hala hayatta.


Bir dahaki sefere, eger o sabah hersey ters gidiyor gibi gelirse, şöyle dusunun: "Tanri su dakikada tam da burada olmami istiyor."
Araba anahtarlarini bulamiyorsaniz,
her trafik lambasinda takiliyorsaniz,
köpürmeyin; Tanri sizi seyrediyor.

Tanri sizi tum bu kucuk sinir edici seyler ile birlikte korusun,
bunlarin olası amacini anlamaniz dilegiyle .. (ekşiportaldan çaldım:))

29 Haziran 2009 Pazartesi

1 kum tanesi

Hani bazen kendini ''1 kum tanesi'' kadar değersiz hissettiğin, bazen ''1 kum tanesi'' kadar değersiz olduğun ve bazen de başkalarının seni ''1 kum tanesi'' kadar değersiz gördüğü anlar olur ya.. Allah belasını versin o anların.

28 Haziran 2009 Pazar

Mangalın ezikliği

Evet bugün yaşadığım şey tam anlamıyla yapmış olduğumuz mangal etkinliğinin-evet etkinlik- ezikliğiydi. Şöyleki; biz gayet mütevazi bir şekilde apartmanımızın mütevazi çardağında köfte sucuk zart zurt pişirmeye çalışırken az ötemizdeki beach club'da yapılagelen-evet bizim ev böyle biyerde:)- 300-500 kop kop modundaki partiden gelen coşma kopma tınılarıyla ezildim büzüldüm. Hayır neden böyle bişey hissettim anlamadım. Ye işte sucuğunu, üstüne kola çek sonra bi de keyif çayı.. Ne işin olur senin serdar ortaç'la dımtıs-dımtıs'la malibu'yla?? Al, sucuk işte.. Oh mis!

Ciddi bi konu bu seferki..

Allam yareppim nasıl bir iktidara sahibizdir ki, darbe belgesi diye yutturulmaya çalışılan bi ''kağıt parçası'' üzerinde imzası olduğu iddia edilen bi albayı askeri yargıda değil de sivil yargıda yargılamak için, TCK'yı gecenin 1'inde değiştiriyo ve biz bunlara seyirci kalıyoruz.

27 Haziran 2009 Cumartesi

İlahi Tropikal iklim.. Sen Adama Neler Öğretirsin :)


Bunları biliyor muydunuz?



*Bukalemunların kırmızı rengi almaya çalışırken öldüğünü? -evet öldüğünü-

*Benim bu bilgiye "karşı komşu teyze kişisi" tarafından haiz edildiğimi?

*Karşı komşu teyze kişisinin evinde bukalemun beslediğini?

*Gereksiz bilgiler silsileme 1 yenisini daha ekleme şansına münhasır olmanın verdiği üzüntüyle ağladığımı?-evet ağlamak-

Hayır işin garip tarafı şöyle bi agucubugucu yapmak için 2 dk.lığına aldığım bukalemun hayvan kişisini eve getirip ilk koyduğum yer kırmızı koltuk oldu iyi mi:D

Günün Özü: İlahi Burcu! Sen bukalemunu öldürürsün.P

25 Haziran 2009 Perşembe

İşte Bunu Seviyorum Dediğim Anlar

45 dk boyunca koşu bandının üstünde tepinirsin ve her 10 saniyede 1 kalori harcarsın ya.. İşte ben bunu çok seviyorum:) Şu an sevdiğim şeyler hatta şey bu. Evet, bazen bu kadar da basit olabiliyo insan.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Tatildeymişim Meğersem :)

Kocaman bi Akdeniz var şimdi aramızda. Güneş büyümüş biraz daha, sözlüğüme yakamoz gibi kelimeler girmeye başlamış, "mavi" artık daha bi mavi hatta dört bir yanım maviymiş.. Huzur varmış burda. Rüzgar üşüten esinti değilmiş sadece. Yanık tenli insanlar, umursamaz tavırlarıyla yaşarlarmış. Çok güzelmiş burası, mutluymuşum gibi sanki..

18 Haziran 2009 Perşembe

1 Tek Sen Eksiksin

Ne elimdeki vişne suyuna ne masaya ne de sandalyeye, ben bunları sana yazıyorum. Bisiklete yeni binmeyi öğrendiğin zamanlar dizinde açılan ama hiç acıtmayan kocaman kocaman yaralar olur ya.. işte tam da onlar gibisin benim için. O an hissetmediğim, sonra üzerine kolonya döküp canımı acıtsa da mikroplarını öldürmeye çalıştığım bi yara. Bu sefer çok daha büyük bi yara var, alkol basıyorum, saf alkol; ki hiç bir şey kalmasın geriye, kalmasınki yarın sabah kabuğunu soyup unutayım onu.
Ama bi sorun var; ben bisiklete binmeyi çok seviyorum Işın.

15 Haziran 2009 Pazartesi

"Seneye Görüşürüz.. "

Tam da silip atmamayı öğrenmiştimki, o karaladı..

Bılog Bılog

Alem-i Seyir